15 Eylül 2016 Perşembe

Güzel Yaz Günleri Sonlanırken, İzlenesi 8 Film

Merhabalar! Yazın son günlerinde izlenesi birkaç film paylaşmak istedim sizlerle. Hemen hemen her türe yer vermeye çalıştım. Umarım işinize yarayacak filmlerle karşılaşırsınız.


1. Flipped (2010)

IMDB Puanı: 7,7
Türü: Dram, Komedi, Romantik


Çok sıcak bir çocukluk aşkı hikayesi bu. Hem size öylesine yaşayıp gittiğimiz bu hayatta bir şeyleri sorgulatır, hem gülümsetir, hem hüzünlendirir. Kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bir film. Ön yargılarınızı yıkmanın hayattaki önemini açıkça görüyorsunuz izlerken. Aynı zamanda film olayların iki farklı kişinin gözünde nasıl gelişebileceğini gösteriyor. Geçmişe dönüp tatlı bir aşka misafir olmak isterseniz, hiç durmayın derim.



2. How To Be Single (2016)

IMDB Puanı: 6,1
Türü: Komedi, Romantik


Tek başına da yaşanabileceğini, sırtımızı birilerine dayamak zorunda olmadığımızı harika bir örnekle anlatır Bekar Yaşam Kılavuzu.
Farklı hayatlara, yaşantılara şahit olup, insanların kendini nasıl ve ne yönlerde değiştirebileceğini izlettirir bize. Ayrıca bunu komik bir tınıyla yapar. Cinsellik aşırıya kaçmamakla birlikte mevcuttur. Rahatsız olanlara önerilmez.



3. The Bronze (2015)

IMDB Puanı: 5,9
Türü: Komedi, Dram
Yaşadığı küçük kasabaya olimpiyatlarda bronz madalya getirmiş Hope, yaşadığı sakatlık sonucunda spora geri dönemez. Bu onu çok uzun süreli bir depresyona sokar. Çok uzun zaman bu yaşadığının etkisinden çıkamaz. Kasabada yetişmekte olan diğer jimnastikçi ise Hope'un depresyonuna tuz biber oluyor. Hope'un hayatı biraz komik çoğunlukla üzücü şekilde ilerlerken geçmiş de peşini bırakmıyor.
Boş zamanınızı değerlendirmek için oldukça tercih edilesi bir film olduğunu düşünüyorum. 
Bol miktarda küfür ve cinsellik içerdiğinden, rahatsız olanların uzak durması şiddetle tavsiye edilir.



4. In the Heart of the Sea (2015)

IMDB Puanı: 6,9
Türü: Aksiyon, Macera, Biyografi


Baş rolde Chris Hemsworth'ü izlediğimiz film, ünlü hikaye Moby Dick'in birinci ağızdan anlatılması ve yazarı tarafından kaleme alınmasını anlatır. Hayatta kalmayı temel alır ve aksiyonu, heyecanı, gerilimi size doya doya hissettirir. Herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Hem oyuncularıyla hem hikayenin işlenişiyle, her şeyiyle harika bir film. Göz atmayı unutmayın.



5. The Imitation Game (2014)

IMDB Puanı: 8,1
Türü: Biyografi, Dram, Heyecan

Başarılı oyuncu Benedict Cumberbatch'i baş rolde izlediğimiz film 2. Dünya Savaşı esnasında Enigma kodunu çözmeye çalışan Alan Turing'in hikayesini anlatır. Alan Turing bilgisayar biliminin kurucusu sayılmaktadır. Diğer bir deyişle bilgisayarın temelinin atılışını izletir bize Yapay Oyun.
Büyük bir zeka ürününü izlerken Cumberbatch'in oyunculuğuna hayran kalmamak elde değil elbette. 
İnsanlar genel olarak biyografi türünü sıkıcı bulsa da, benim en heyecanla izlediğim biyografidir. Sıkılacağınızı düşünüyorsanız bile bir şans verin, film size aksini kanıtlasın.



6. Now You See Me (2016)

IMDB Puanı: 6,6
Türü: Aksiyon, Macera, Komedi
İzlemediyseniz elbette önce ilk filmi izlemelisiniz. İzlediyseniz ikinci filmini izleme konusunda hiç çekinceniz olmasın. 
Film temelde halkı kullanan zengin kesimin ifşa olmasını sağlayan sihirbazları konu ediniyor. Elbette onlar bunu bir amaç uğrunda yapıyorlar, saf iyilik için değil.
Serinin 2. filmi olması insanlar tarafında  kolayca eleştirilebilir olmasına kapı açıyor fakat objektif bir gözle izlenildiğinde ilkinden hiçbir eksiği olduğunu düşünmüyorum. Eğlenceli, macera dolu bu filmi izlerken bir taraftan yapılanlara hayran kalacaksınız.

7. The Man from U.N.C.L.E. (2015)

IMDB Puanı: 7,3
Türü: Aksiyon, Macera, Komedi


60'lı yıllarda geçen harika bir aksiyon filmi izlemek istiyorum diyenlere ŞİDDETLE tavsiye edeceğim bir film.
Gerek Henry Cavill, Armie Hammer, Alicia Vikander gibi harika isimlerin baş rolde olduğu bir film oluşu, gerek heyecanın hiç durmadığı eğlenceli bir film oluşuyla IMDB puanının çok daha yüksek olması gerektiği görüşündeyim. Harika aksiyon sahneleriyle ekrana yapışmanıza neden oluyor. İzleyin.


8. Batman: The Killing Joke (2016)

IMDB Puanı: 6,6
Türü: Animasyon, Aksiyon, Suç

DC animasyonlarını izlemeye yeni başlamış biri olarak çok bilgi sahibi olmamakla birlikte, Batman'i görmek için izledim bunu. Çok ünlü bir çizgi romanın animasyona uyarlaması. Olayların gelişme şeklinden dolayı çok fazla tepki aldı, en azından ben çevremde öyle gördüm. Fakat ben eğlenerek izledim açıkçası. Eğer siz de benim gibi Batman'i özledim yaa diyorsanız, bence izleyebilirsiniz. 


Neptün

12 Eylül 2016 Pazartesi

Üniversitenin İlk Günü İçin Tavsiyeler



Merhaba arkadaşlar ! Bugün sizlere okulların da açılması yaklaşmışken üniversitenin ilk günü ile ilgili tavsiyeler içeren bir yazı yazayım dedim. Aslında hafızamın oldukça zayıf olduğu şu günlerde ilk günü hatırlamakta biraz zorlandım ama fotoğraflar bu işi kurtardı. 





Kafalardaki soru işaretleriyle başlayalım. Ne giymeliyim? Ne götürmeliyim? Sınıfı nasıl bulacağım? gibi  'okulun ilk günü' temalı birçok soru kafamızı kurcalıyor. Peki ne giymeliyiz? İlk günkü gözlemlerimden yola çıkarak yazacağım bunu. Özellikle üniversiteye gidiyorsunuz rahat bir spor ayakkabı giymenizi tavsiye ederim genelde nerede yokuş var oraya üniversite kuralım demişler çünkü. Bu yokuşları çıkarken ayaklarınız sizi yarı yolda bırakmasın. Ve tabii ilk gün oradan oraya koşturmanız gerekebilir sınıf bulma, öğrenci işleriyle işleriniz gibi nedenlerden dolayı bu yüzden spor rahat bir şeyler giymeyi tercih edin. İlk gün okula giderken yanınıza minik bir not defteri bir de kalem almanız yeterli olur, aslında bunlara gerek bile kalmıyor akıllı telefonlar yetiyor ama okul açılıyor artık yazmayı unuttuysak bir hatırlayalım. Ve en çok sorulan soru, sınıfı nasıl bulacağım? Okulların her yanı fakülteleri gösteren tabelalar dolu onları takip edin. Ve insanlara fakültenizi sormaktan çekinmeyin. Zaten kimse sizin yeni başladığınızı bilmiyor, öyle lise gibi değil, kimse kimseyi tanımaz yani, nüfus oldukça kalabalık üniversitelerde bu yüzden bu konuda da çekinceniz olmasın. Fakülteyi bulduktan sonra içinde sınıfları bulmak daha kolay tabelaları takip ede ede bulursunuz. Ama bakın mutlaka sorun, bir arkadaşım sırf bu yüzden ilk 2 gün derse gelemedi.





 İlk gün için size vereceğim en büyük tavsiyelerden biri de okula gitmeniz olur. İlk gün kimin yanına oturursanız onunla arkadaş oluyorsunuz tabii kesin böyle oluyor diye bir şey yok ama yüzdelik oranları oldukça fazla. Sınıfta gruplaşmalarda ilk hafta oluyor bu yüzden ilk hafta okula gitmeye özen gösterin.








Bazı okullar oldukça büyük oluyor yani benim okulum büyük olduğu için ringleri vardı fakültelere giden ama gidip onun için ayrı bir kart almak gerekiyordu. O yüzden ilk gün kartınız yokken ringe binip sizin yerinize kart basması için birinden rica edebilirsiniz. Ya da kart gerekmiyorsa direkt o araçlarla fakülteye gidebilirsiniz. Eğer etrafta öyle araçlar yoksa ve yokuş da çıkılacak gibi değilse otostop çekebilirsiniz. Ne de olsa duracak insanlar, okuldaki öğretim görevlileri ya da sizin gibi öğrenciler oluyor. Bu konuda çekinmeyin.



İlk günlerde hocalarla olsun öğrenci işleriyle olsun ters düşmeyin. İlerde çok işiniz düşecek o insanlara ve taktılar mı tam takarlar. İyi geçinmeye çalışın bu sayede işiniz düştüğünde rahat edersiniz.


İlk gün genelde okulun aktif topluluklarının tanıtım stantları olur. Hepsine gidin, sorun, ilginizi çekenlere kayıt olun. ‘Ya boş ver ne işimiz var sonra bakarız, sonra üye oluruz’ diyen arkadaşlarınızı dinlemeyin. Ben ilk gün gidip 3 topluluğa üye oldum hepsi birbirinden eğlenceli. Bu kulüpleri bölümüme göre de seçmedim, okuldaki aktifliklerine bakarak tercih ettim, hatta aktif olarak çalıştığım kulüp en aktif iş ve kariyer kulübü olan KVK. Orada çok farklı insanlar tanıdım ve birçok konuda kendimi geliştirdim. 


Diyeceğim şudur ki bölümüme uygun olsun diye de düşünmeyin kulüpte tek öğretmenlik okuyan kişiyim ama orada olmaktan mutluyum.       
Hatta bunlarda yetmiyor bana birkaç tanesine üye olamadım diye hala içimde ukde kaldılar sene başlasın onlara da üye olacağım.  Yani kısaca üniversiteye gelip boş geçirmeyin, aktif olun etkinliklerde. Hem farklı ortamlara girmiş hem de farklı fakültelerde insanlarla tanışıp arkadaş olursunuz. Kendinizi geliştirmek istediğiniz bir alana da yönelebilirsiniz ben bu konuda fotoğrafçılık kulübünü tercih ettim kendimi bu yönde geliştirmek için. Siz de gidin ve okulunuzdaki toplulukları keşfedin.

Bunlar benim size ilk gün için verebileceğim tavsiyeler. Okul başladığında üniversite hayatı için de tavsiye içeren bir yazı yazacağım. Umarım sizlere yardımcı olur. İlk gün tüm aksilikler sizden uzak olsun. En baştan rezil olacağınız durumlara düşmeyin. Ben birazcık düştüm, yazım biterken bu rezil anımı da sizlerle paylaşacağım. Okulun ilk günü sınıfa yeni girdim ve tam bir yere otururken sandalyeden düştüm. Allah’tan en arka sıradaydım da kimseler görmeden toparladım durumu, yani oturacağınız sandalyeye dikkat edin. İlk gün hepinize bol şans! Görüşmek üzere.


Aeglos

4 Eylül 2016 Pazar

Şimdilerde Kurgusu İlginç Olan 5 Yabancı Dizi

    Merhabalar! Bu yazımda bolca boş vakti olup ne yapacağına karar veremeyenler için birkaç dizi önerisinde bulunacağım.
 
 
    1) Agent Carter: Dizi 20. yy da geçiyor. Ana
 karakterimiz Peggy Carter'ın aşkı Steve'i, yani Kaptan Amerika'yı kaybedince yaşadıklarını konu alıyor. SSR ve bazı kişisel konular için Howard Stark'la çalışıyor Peggy. Howard bildiğiniz gibi Tony'nin babası ve tıpa tıp aynısı. Onun için bir şeyler yapsa da Peggy'yi en çok Edwin Jarvis'le görüyoruz. Kısaca bir ortaklıkları var ki aslında dizide en sevdiğim şey muhtemelen sizin de en seveceğiniz şey bu ikili.
   

    Eğer siz de Marvel evreniyle ilgiliyseniz ve olaylara kafa yormayı seviyorsanız mutlaka takip etmelisiniz diziyi. Henüz sadece 2 sezonu yayınlandı. E inanılmaz derece izlettirdiğini de düşünürsek siz fark etmeden bitecektir.

İngilizceyi Geliştirmenin Yolları: 101

Merhabalar, bugünkü konumuz İngilizce. Aslında bu yazı diğer diller için de yararlı olacaktır fakat benim bildiğim dil İngilizce olduğu için sözünü edeceğim dil de İngilizce olacak. Elbette ben eğitimci veya bu konuda profesyonel biri değilim. Sadece bende işe yarayan bilgileri sizlere aktaracağım.

Konumuz dili geliştirmek olduğundan, bu söyleyeceklerimin size yararı dokunabilmesi için elbette iyi kötü bir temelinizin olması gerekiyor. Geçelim size önerebileceklerime.

Dil öğrenme durumunda yurt dışına çıkmanın önemini hiç kimse inkar edemez. Bunun temelinde oradayken bütün hayatınızın İngilizce olması yatar. Bir dükkana girip su almak istediğinizde bunu İngilizce konuşarak yaparsınız, sokakta yanınızdan geçen insanlar İngilizce konuşuyor olurlar. Doğal olarak bir yerden sonra kulağınız bu duruma aşina olur, en basitinden yol tarif ederken ne gibi kalıpların tercih edildiğini biri ağızdan öğrenmiş olursunuz.

Çoğumuzun yurt dışına çıkıp, günlerini orada harcayacak şansı olmuyor. Bu yüzden dili geliştirmede oturduğunuz yerden yapacağınız en önemli şey İngilizceyi olabildiğince hayatınıza dahil etmek. Dinlediğiniz şarkıları İngilizce seçmeniz, yabancı diziler filmler izlemeniz, internetin hayatımızın yarısını kapladığı bu dönemde yabancı arkadaşlar edinmeniz, en basitinden telefonunuzun dilini İngilizce yapmanız çok faydalı olacaktır. 

2 Eylül 2016 Cuma

Eskişehir'deyiz!

Selam! İlk blog deneyimimde ilk yazıma başlıyorum, arkadaşlarımın önerisiyle 3 günlük Eskişehir gezimizi anlatacağım size. Amacım Eskişehir'i gezmek isteyenleri biraz fikir sahibi yapmak, gezmek istemeyenlerin de istemesini sağlamak!

Otobüse bindiğimiz ilk anlardan itibaren periyotlarla sessiz çığlıklar atarak geldim. Bu sene için arkadaşlarımla yapmayı en çok istediğim şeydi. Sabahın ilk saatlerinde vardık Eskişehir'e. Daha otogardayken bile havası beni mutlu etmeye başladı desem abarttığımı düşünebilirsiniz ama kesinlikle abartmıyorum. İlk olarak dinlenmek ve eşyalarımızı bırakmak için önceden ayarladığımız otele gittik. Bu konuda şanslıydık çünkü normalde sabah otele giriş yoktu. Aslında şans da demek istemiyorum buna. Yalvardık...

Birlikte ilk kez şehir dışına çıkmış olmanın heyecanıyla odada uyuyamayıp günün en sıcak saatlerinde çıktık gezmeye. Gelmeden önce gezeceğimiz yerler için bir taslak oluşturmuştum. Örneğin Odunpazarı civarındaki yerleri aynı güne koymak gibi... Yeri gelmişken söyleyeyim burada, Eskişehir çiböreği ile ünlüdür. Benim Eskişehir'e ilk gelişim değildi ama ilk çibörek deneyimimi Odunpazarında bir çay bahçesinde yaptım. Orası mı kötü yaptı yoksa normalde mi böyle bilemem ama biz sevmedik, siz daha güzel yerlerde deneyin. Ben de bir dahaki gidişimde tekrar deneyeceğim. Bu arada bu yazımda sıkça söylemek istediğim bir diğer şeyse... İmkanınız varsa yazın gitmeyin. Sonbaharda veya ilkbaharda gidin. Güneşin altında çok yorulduk biz.

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Reading slump nedir, ne değildir?

Merhabalar! Bugün sizlerle her kitap kurdunun korkulu rüyası reading slumpı konuşacağız. 

1. Reading slump nedir?

Reading slumpın tam bir çevirisi olmamakla birlikte anlamı kitap okuyamama durumudur. Sözlü bir şekilde ifade edilmese de herkesin aşina olduğu bir şeydir aslında. Hani o büyük bir merakla satın alıp rafınıza özenle yerleştirdiğinizi kitabı bile okumaya eliniz gitmez, okumaya başlasanız bile bir türlü dikkatinizi veremezsiniz, iki sayfa sonra sıkılıp bırakırsınız ya, işte o durum reading slumpdır.
Bazen birkaç gün içinde kaybolup giderken, bazen aylarca sizinle kalıp hayatınızı kabusa çevirebilir. 

2. Neden reading slump'a gireriz?

Bu elbette çok kişisel bir soru. O süreçte yaşadığınız olumsuz olaylar, okuduğunuz kötü bir kitap, uzun süre kitap okumamış olmanız-ki bu aslında okuma alışkanlığını kaybetmek oluyor ama rs kategorisine de alınabilir bence- reading slumpa girmenize sebep olmuş olabilir.
Bu durumdan korunmak için benim kişisel tavsiyem okumakta zorlandığınız bir kitabı bitirmek için kendinizi zorlamamanız. Bırakın bir kenara, başka bir şeye geçin. Elbet bir zaman gelecektir o kitabı da okuyabilecek durumda olacağınız.

28 Ağustos 2016 Pazar

Yurtta Hayatta Kalmanın Yolları: 101

Selam herkese. Bugün neler yazsam diye düşünüp dururken bu araların gözde konusundan bahsetmek istedim. “Üniversite hazırlığı”
Zaten Neptün, Limon ve Jölen’in valiz hazırlığında bu listeyi onlara defalarca kez yaptım sanırım. Her şeyi detaylıca düşündüm ve böyle bir şey çıktı ortaya.
Üniversite alışverişinin temeliyle başlayacağım listeye,

-VALİZ

Ben gittiğimde 2 boy büyük valizle gitmiştim ama siz 1 adet büyük 1 adette orta boy alırsanız işinizi görecektir. Şu plastik şeylerin görünüşüne aldanıp almayın sakın, ben aldım çok da para vermiştim. İlk gidişte merdivene çarptım kırıldı bir daha da kullanamadım. Ee kolay değil, o valizler ne merdivenler inip çıkacak.




27 Ağustos 2016 Cumartesi

Kurtlara Söyle Eve Döndüm (Tell The Wolves I'm Home) - Kitap Yorumu


Merhabalar, blogun ilk yazılarından biri elbette kitaplar hakkında olmalıydı. Adımız gereği dünyaya notlar düşüyoruz burada. Derdimiz küçük mektuplar, mesajlar yollamak. Kitaptan daha önemli bir mesaj olabilir mi peki? Bizce hayır. Eğer sizce de öyleyse buyurun, yazının temeline geçelim. 


Konusunu anlatmakla başlayayım. Öncelikle kitabımız 80lerde geçiyor. Ana karakterimiz June, annesi babası ve ablası Greta ile birlikte yaşıyor. Finn isminde bir dayısı var, fakat Finn June için bir dayıdan çok daha öte biri. June'un en yakın arkadaşı hatta şu dünyada en çok önemsediği insan. Maalesef Finn AIDS hastası, ölmek üzere. Ayrıca Finn eşcinsel ve mükemmel bir ressam. Üzülerek söylüyorum ki Finn ölüyor, ama bu kesinlikle spoiler değil zaten bunu ilk sayfadan biliyorsunuz. June en yakın arkadaşını kaybediyor, ama onu asıl yıkan darbe bu olmuyor. Finn'in eşcinsel olduğu herkesçe bilinen bir şey fakat June Finn'in erkek arkadaşının -annesinin deyimiyle 'özel arkadaşının'- varlığından haberdar değil. Bunu öğrenince Finn'i dünya üzerinde en iyi tanıyan insanın, onu en çok seven insanın kendisi olmadığını öğreniyor ve yıkılıyor. Ayrıca ailesi Toby'den -Finn'in erkek arkadaşından- nefret ediyor. Bir gün Toby bir şekilde June'a ulaşıyor ve June'la aralarında Finn'in hayaletinden dolayı bir ilişki kuruluyor. Bu resmen yasaklı bir dostluk çünkü ailesi öğrenirse June'un başı büyük belaya girecek fakat onu bunu yapmaya iten başka sebepler var tabii.

Kitabın genel kurgusu bu. Sayfalarda dolanırken Toby ve Finn'in muazzam aşkını, 15 yaşındaki June'un dayısına duyduğu hayranlık ve aşk karışımı duyguların mükemmel sentezini seyrediyoruz. 

Biz kimiz ve neden buradayız?

MERHABALAAR !

İlk yazı bana düştü, ilk yazının günahı olmaz arkadaşlar. Ve ilk kez yazıyorum böyle bir yazı desem yalan olmaz vallahi. Zaten nerede tanıtım işi var bana düşüyor. Peki ben kimin? Biz kimiz? Öncelikle sizlere kendimi kısaca tanıtacağım sonra bizden bahsedeceğim. Ne yapıyoruz, ne ediyoruz, neden buradayız, neden yazıyoruz her şeyi tek tek anlatacağım sizlere.




Evvet ben Aeglos. Öğretmen adayıyım. Yıldız Teknik Üniversitesi'nde okuyorum 2. sınıfım. Teknik üniversitede eğitim fakültesi var mı demeyin, var arkadaş aha da ben canlı kanlı kanıtıyım okuyorum. Neyse buralar teknik bilgiler, bunları geçelim. Grubun fotoğrafçısı sayılırım, en çok duyduğum cümle “kap da makineni gel” oluyor. Çağırın kapar da gelirim. Şimdilik küçücük tefecik bir instagram hesabı açtım, henüz yeni ama göz atmak isteyenler için, buradan.






Peki bu ekibin diğer üyeleri kim? Ne zaman tanıştılar?




İlk olarak size Neptün ve Limon’dan bahsedeceğim. Neden mi birlikte tanıtıyorum bu arkadaşları, çünkü onlar parabatai. Çiçeği burnunda Odtülüler. Neptün mühendis adayı, Limon da Öğretmen. Çok şanslılar, hayat bizim yollarımızı ayırırken onlar Odtü'de birleştiler. Ne yapar bu Neptün ve Limon. Yazarlar, okurlar, çizerler. Tatlı bir blogları var bide yepyeni bir instagram hesapları. Kitap okumadan önce göz atın mutlaka, buradan ulaşabilirsiniz.








Vee son olarak jölen. Onun bu dünyada yaşadığı pek söylenemez. Uzaylı bir arkadaşımız kendisi. Şimdilerde küçük küçük çizimler yapmaya başladı. Çünkü kendisi geleceğin en kıvırcık mimarı. Maket yapmaktan acı çektiği, çizim yapmaktan kör olduğu günlerde buralarda yazılarını görürsünüz. Eee mimar olmak kolay mı jöleeen?






Evet, biz bu 4 arkadaş nasıl bir araya geldik? Aynı lisede okuyorduk ve orada tanıştık. Lise hayatımı güzel yapanlardı.Lisenin bitmesiyle ben onları bırakıp İstanbul’a gittim, onlar 1 sene daha denemek istediler. Şimdi yollarımız farklı şehirlere ayrılsa da biliyorum ki dostluğumuz daim kalacak. Duygusallı kısmı geçelim ve neden buradayız onu anlatayım sizlere. Oturuyorduk bir gün dedik biz ne yapsak ya? Makyaj videosu çeksek, makyaj yapamayız  (GERÇEKTEN YAPAMAYIZ BU KONUDA DÖRDÜMÜZ DE REZALETİZ). Ee oyun videosu çekemeyiz oyun oynamıyoruz, montaj bilmiyoruz. Ne yapsak biz dedik, birimiz dedi ben okurum, biri dedi ben yazarım, biri dedi ben çekerim. O zaman yapabildiğimiz şeyleri yazalım dedik. Sonra bu yepisyeni blogu açtık. Bu da ilk yazımız, çömezliğime verin bu seferlik. Takipte kalın.


                                                                                                                          Aeglos